
TİME DOCTOR
İş takip programı olarak bilinen bu programlar sayesinde personel takibi, iş takibi, proje yönetimi ve zaman takibi gibi şirkette önem taşıyan faktörlerin...
İş takip programı olarak bilinen bu programlar sayesinde personel takibi, iş takibi, proje yönetimi ve zaman takibi gibi şirkette önem taşıyan faktörlerin...
Bu hikaye gösteriyor ki, kızgınlık isteklerle savaşır kimi vakit. İki yanımızdan da ayrı bir şeydir bu.
İnsan karmaşık bir o kadar da basittir ki aslında, anlamak ve konuşmak üzerine kurmak gerekir hayatları. Kısa kısa insan ve hayat üzerine düşüncelerimizden yansıyanlar.
Simülasyon modelleme, gerçek dünyadaki sorunları güvenli ve verimli bir şekilde çözer. Kolayca doğrulanabilen...
Erasmus sürecimi detaylandırarak okumanıza sunacağım. Bu süreçte başlık başlık ele alacağım konuları
KUR'AN-I KERİM PDF MEALİ
Microsoft Visual Studio, Microsoft tarafından geliştirilen bir tümleşik geliştirme ortamıdır.
Artırılmış gerçeklik konusunda öğrenmek istediğiniz her şey bu blogda...
Artırılmış gerçeklik ile ilgili uygulama yapmak isteyenler için adım adım uygulama rehberi
Tekerleğin keşfedilmesini, piramitlerin inşasını ve Ay’a ayak basılmasını mümkün kılan;
eşsiz hesaplama, yaratıcılık ve kavrama özellikleriyle insan beyni tüm işlevlerini 20 wattlık bir ampulün
gücüne denk bir güçle yapıyor.
Beynin gizemlerini çözmek için bilim insanları araştırmalarını büyük hızla sürdürüyor
ve bu araştırmalar sonucunda da önemli adımlar atılıyor.
Olağanüstü zihinsel yeteneğimizle bile beynimizi bu kadar özel kılan
şeyleri açıklamak kolay değil.
İnsan beyni 1,5 kilo ağırlığıyla bir fil beyninin ağırlığının üçte biri kadar. Vücut ölçüleriyle oranlandığında ise insan beyni hayli büyük bir organ. Aslında beyinle ilgili konuşulması gereken içerdiği nöron sayısı. Beyindeki nöronları sayma yöntemlerinin geliştirilmesine öncülük etmiş, Vanderbilt Üniversitesinden Suzana Herculano-Houzel’e göre beyindeki nöronların sayısı 86 milyar civarında. Sözkonusu olan sadece nöronların sayısı da değil aynı zamanda beynin hangi bölümlerinde bulundukları.
Herculano-Houzel önemli yeteneklerimizin, muhtemelen beynin en dıştaki tabakası olan beyin korteksinde diğer hayvanlara göre daha fazla nöron bulunmasından kaynaklandığını belirtiyor. Buradaki sinir hücreleri uyaranlara tepki vermekten ziyade daha karmaşık davranışlar geliştirmemizi sağlıyor. Herculano-Houzel ve ekibi kısa bir süre önce sıcakkanlı hayvanlarda korteksteki nöron sayısının uzun ömür ile ilişkili olduğunu da keşfetti. Nöronlar kadar önemli bir diğer beyin hücresi ise zekâ konusunda büyük rolü olan astrositler.
Peki ya düşünme yeteneğimiz? Biliyoruz ki, her düşüncemiz - düşündüğümüz ister basit bir nesne olsun, isterse soyut bir fikir olsun - beynin 86 milyar nöron ağından çıkan elektrik sinyallerinin sonucu. Pennsylvania Üniversitesi, Psikoloji Bölümünden Ethan Solomon’a göre, basit bir tanımla, düşünce bilgi girdilerinin beyin tarafından çıktılara dönüştürülmesi demek. Berkeley’deki California Üniversitesinden Avgusta Shestyuk ise yüz tane sinir bilimciye düşüncenin tanımını sorsanız yüz tane farklı cevap almanız muhtemel diyor. Shestyuk düşünceyi altında birden fazla bilişsel süreci barındıran bir şemsiyeye benzetiyor.
Sosyal medayada sık sık rastladığımız testler var. Bu testi çözdüğünüzde beyninizin sağ kısmını mı yoksa sol kısmını mı daha çok kullandığınızı söylüyor. Aslına bakılırsa beynin herhangi bir tarafını “daha fazla kullanma” şehir efsanesinden öte bir şey değil. Bu şehir efsanesinin nasıl ortaya çıktığına bakmak gerekirse, 1960’lı yıllarda belirli işlevlerin, beynin sadece bir bölümünde gerçekleştiği keşfedilmişti. Çoğu insanda sol yarım küre dil fonksiyonlarını yerine getirirken, duygulardan da sağ yarım kürenin sorumlu olduğu düşünülüyordu. Kısa bir süre sonra mantık, akıl ve dil yeteneklerimiz tamamen sol yarım küreyle ilişkilendirildi; beynin sağ bölümünün ise duygulardan, müzik yeteneğinden ve dürtülerden sorumlu olduğu düşünüldü. Sonra da beynin hangi tarafının daha fazla kullanıldığının kişiliği ve yetenekleri belirlediği görüşü popülerleşti. Ne var ki araştırmalara göre gerçek çok daha farklı. Örneğin, sol yarım küre konuşma yeteneğimizden sorumlu olsa da sağ yarım küre kullandığımız kelimelerin duygusal ve mecazi içeriğini anlamanızı sağlıyor, yani dille ilgili becerimizi kazandırıyor. Yaratıcı düşünceye gelince, bu herhangi bir yarım kürenin değil aksine her iki yarım kürenin de işin içinde olduğu yaygın bir hücre ağının harekete geçmesiyle ortaya çıkabilen bir özellik. Yani özetle beynin bir yarım küresinin diğerine göre daha baskın olduğuna dair henüz kesin bir kanıt yok.
Beynin en önemli özelliklerinden biri de dinlenirken, hiçbir şey yapmadığınız zamanlarda bile, beyin hücrelerimizin sürekli aktif ve birbirleriyle de iletişim hâlinde olması. Yani hayatta olduğunuz sürece beynimiz hep aktif. Çin’deki Fudan Üniversitesinden bilişsel sinirbilimci Deniz Vatansever de hiçbir şey yapmıyor olsak bile beynimizde çok fazla işlemin gerçekleştiğini söylüyor. 1990’lı yıllarda, sinir bilimciler beyin tarama çalışmaları sonucunda sessizce, gözleri kapalı yatan insanların beyin hücrelerinin şaşırtıcı düzeyde etkin olduğunu fark ettiler. Araştırmacılar kısa süre sonra dinlenme sırasında en aktif olan beyin bölgelerini haritaladılar ve bu bölgeleri “varsayılan mod ağı” olarak tanımladılar. Varsayılan mod ağı dikkat gerektiren herhangi bir işle meşgul olduğumuzda çok az aktivite gösterirken dinlenme durumunda etkinleşiyor. Bazı kanıtlar ise varsayılan mod ağının geçmiş deneyimler üzerinde düşünürken, hayal kurarken ve geleceğe dair planlar yaparken aktif hâle geçtiğini gösteriyor. Deniz Vatansever bu ağ sayesinde ayakkabı bağını bağlamak ya da bildiğimiz bir güzergâhta araba kullanmak gibi bazı şeyleri otomatik olarak yapabildiğimizi söylüyor.
Beyin, 40 yaş civarında küçülmeye başlıyor, en karmaşık düşüncelerimizden, hareketlerimizden ve hafızamızdan sorumlu olan frontal lob, striatum ve hipokampustaki
hücreler hızlı şekilde bozuluyor. Bu bozulmanın etkilerine kişinin ne kadar dirençli olduğu ise tamamen sahip
olduğu bilişsel rezerviyle diğer bir deyişle beynin yaşlanmasıyla oluşan hasarlara direnme kapasitesiyle ilgili.
Bilişsel rezerv, bir kişinin diğerine göre daha fazla nörona sahip olmasının yanı sıra nöronların farklı ağlar aracılığıyla birbirleriyle ne kadar fazla ilişki içinde olduğuna
bağlı. Bu durum beynin etkinliğinde yaşa bağlı bir yavaşlama ya da bir hastalık olduğunda, beynin bu sorunlarla
baş edebilmesini ve en iyi şekilde çalışmaya devam edebilmesi için bilgilerin yeniden yönlendirilmesini sağlıyor.
Diğer yandan çevresel faktörlerin de bilişsel rezervimize
etkisi var. Örneğin yüksek eğitim seviyesi bilişsel rezervimize olumlu katkı sunarken, obezitenin ve insülin direncinin bilişsel rezervin azalmasına yol açtığı düşünülüyor.
Bilişsel gücü artırmanın birkaç yolu var. Örneğin,
yaşamınız boyunca kendinizi eğitmeye devam etmek en
büyük yararlardan birini sağlıyor. Bir müzik aleti çalmak,
sosyalleşmek, doğru miktarda uyuma ve birden fazla dil
konuşmak da bilişsel gücü artırma yollarından birkaçı.
King’s College, İnsan ve Uygulamalı Fizyoloji Bilimleri
Merkezi direktörü Steve Harridge’e göre egzersiz yapmak
beyin sağlığını korumada büyük rol oynuyor. Düzenli egzersizler, hafıza, dikkat, işlem hızı, planlama ve çoklu görev gibi işlevlerde önemli gelişmeler sağlıyor. Cambridge
Üniversitesinden Richard Henson ve meslektaşları, orta
yaşta iş ve eğitim dışında yaptığımız işlerin ileri yaşlarda
beyin sağlığına büyük katkı yaptığını keşfetti. Oysa emeklilerin yaşlılıklarında yaptıkları faaliyetlerin bu kadar etkili olmadığı gözlendi.
Ömür bir masal gibidir, ne kadar uzun olduğu değil, ne kadar güzel yaşandığı önemlidir.
© Creator. All rights reserved. Design by Topraksuyu 2022